Dolandırıcılık Suçundan Beraat Unsurları | Av. Muhammet Akdemir
Dolandırıcılık Suçundan Beraat Unsurları
Dolandırıcılık suçu, Türk Ceza Kanunu'nun 157. maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte, uygulamada beraat kararlarına konu olan önemli hukuki ve fiili unsurlar bulunmaktadır. Beraat kararı, sanığın atılı suçu işlemediğinin veya işlenen fiilin suç oluşturmadığının tespit edilmesi sonucunda verilir. Dolandırıcılık suçunda beraat kararı verilmesi için somut olayın TCK m. 157'de düzenlenen tüm unsurları taşımaması gerekmektedir.
Hileli Davranışın İspatlanamaması
Dolandırıcılık suçunun en temel unsurlarından biri hileli davranışın varlığıdır. Sanığın hileli hareketlerle mağduru yanılttığının somut delillerle ortaya konulamaması durumunda beraat kararı verilmesi gerekir. Yargıtay kararlarında da sıklıkla vurgulandığı üzere, salt bir sözleşmenin ihlal edilmesi veya borcun ödenmemesi dolandırıcılık suçunu oluşturmaz.
Hileli davranış kavramı, failin mağduru aldatmaya yönelik bilinçli ve planlı hareketlerini ifade eder. Bu kapsamda, failin suç işleme kastıyla hareket ettiğinin ve mağduru sistematik bir şekilde yanılttığının açıkça belirlenmesi gerekir. Eğer sanığın davranışları normal bir ticari ilişki çerçevesinde kalmış ve hileli bir boyut taşımıyorsa, beraat kararı verilmelidir. Örneğin, ticari hayatın olağan akışı içerisinde gerçekleşen fiyat farklılıkları, kalite uyuşmazlıkları veya teslim gecikmeleri tek başına hileli davranış olarak değerlendirilemez.
Kastın Eksikliği ve Taksir
Dolandırıcılık suçu kasten işlenebilen bir suç olup, failin yanıltma kastıyla hareket etmesi gerekir. Sanığın aldatma kastının bulunmadığının veya taksirle hareket ettiğinin anlaşılması halinde beraat kararı verilir. Yargıtay uygulamasında, failin fiil sırasında dolandırıcılık kastı taşıyıp taşımadığı titizlikle incelenmekte ve bu kastın varlığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanmalıdır.
Örneğin, bir kişinin ticari faaliyeti sırasında öngöremediği ekonomik zorluklar nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirememesi, başlangıçta aldatma kastı bulunmadığı sürece dolandırıcılık suçunu oluşturmaz. Aynı şekilde, yanılma veya hata sonucu gerçeğe aykırı beyanda bulunulması da kast unsurunun bulunmaması nedeniyle beraat sebebidir. Fail, fiili işlediği sırada mağduru yanıltma iradesi taşımıyorsa ve bu durum dosya kapsamındaki delillerle sabitse, mahkemenin beraat kararı vermesi gerekir.
Hukuki İlişki ve Borç İlişkisinin Varlığı
Dolandırıcılık suçu ile borç ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar arasındaki ayrım, beraat kararlarının en önemli temellerinden birini oluşturur. Taraflar arasında önceden kurulmuş bir sözleşme ilişkisi varsa ve uyuşmazlık bu sözleşmenin ifasından kaynaklanıyorsa, kural olarak olay ceza hukuku değil medeni hukuk kapsamında değerlendirilir.
Yargıtay, yerleşik içtihatlarında "borç para verilmesi, malın teslim edilmemesi, bedelin ödenmemesi gibi durumların tek başına dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağını" açıkça belirtmektedir. Sözleşmeye aykırılık ile hileli davranış arasındaki fark net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Eğer sanık, sözleşme yapıldığı anda ifa etmeme kastı taşımıyorsa ve sonradan ortaya çıkan objektif nedenlerle borcunu ödeyememişse, bu durum dolandırıcılık suçunu oluşturmaz.
Özellikle ticari ilişkilerde, alacak-verecek uyuşmazlıklarının ceza mahkemelerinde değil, hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkemenin, olayın niteliğini doğru tespit ederek hukuki uyuşmazlık söz konusu ise görevsizlik kararı vermesi veya beraat kararı ile sonuçlandırması gerekir.
Mağdurun Yanılmasının Gerçekleşmemesi
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için mağdurun failin hileli davranışları sonucunda yanılması şarttır. Eğer mağdur, yapılan işlemin gerçek mahiyetinin farkındaysa veya yanılmaya düşmemişse, suçun maddi unsuru gerçekleşmez. Bu durumda sanık hakkında beraat kararı verilmelidir.
Mağdurun bilinçli olarak risk aldığı, işin mahiyetini bildiği halde kendi rızasıyla malvarlığında tasarrufta bulunduğu durumlarda dolandırıcılık suçundan bahsedilemez. Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, mağdurun tecrübeli bir tacir olması, işin detaylarını bilmesi ve gerekli özeni göstermemesi halinde yanılma unsuru oluşmayabilir. Mağdur, makul bir dikkat göstermiş olsaydı hileli davranışı fark edebilecek durumdaysa ve buna rağmen işleme devam etmişse, failin sorumluluğu azalabilir veya ortadan kalkabilir.
Zarar Unsurununun Gerçekleşmemesi
Dolandırıcılık suçunun tamamlanması için mağdur veya başka bir kişinin malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesi gerekmektedir. Eğer hileli davranış sonucunda mağdurun malvarlığında herhangi bir zarar oluşmamışsa veya bu zarar ispatlanamamışsa, beraat kararı verilir.
Zarar unsurunun somut ve ispat edilebilir olması gerekir. Varsayımsal veya muhtemel zararlar, dolandırıcılık suçunun oluşumu için yeterli değildir. Ayrıca, mağdurun malvarlığında bir azalma meydana gelmekle birlikte, bunun karşılığında eşdeğer bir edim elde etmişse, ekonomik anlamda bir kayıp söz konusu olmadığından suç oluşmaz. Örneğin, satılan malın piyasa değeri ödendiği bedele eşitse veya mağdur aldığı mal veya hizmetten faydalanmışsa, zarar unsuru tartışmalı hale gelir.
Nedensellik Bağının Kurulamaması
Dolandırıcılık suçunda, hileli davranış ile mağdurun yanılması, yanılma ile malvarlığında tasarruf, tasarruf ile zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu nedensellik zincirinin herhangi bir halkası kopuksa veya ispatlanamıyorsa, sanık beraat eder.
Mağdurun malvarlığında meydana gelen zararın, failin hileli davranışlarından değil de başka nedenlerden kaynaklandığının tespit edilmesi halinde, fail ile zarar arasındaki illiyet bağı kesilir. Örneğin, mağdurun kendi kusurlu davranışları, üçüncü kişilerin müdahaleleri veya objektif dış etkenler sonucunda zarar meydana gelmişse, bu zarar sanığa yüklenemez. Mahkemenin, nedensellik bağını kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit etmesi ve her bir aşamada illiyet bağının bulunup bulunmadığını değerlendirmesi gerekir.
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Ceza muhakemesinin en temel ilkelerinden biri olan "şüpheden sanık yararlanır" kuralı, dolandırıcılık suçunda beraat kararlarının önemli bir dayanağıdır. Suçun unsurlarının tamamının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanamaması durumunda, mevcut şüpheler sanık lehine yorumlanarak beraat kararı verilmelidir.
Dolandırıcılık suçlamasıyla karşı karşıya kalan sanık hakkında yeterli ve kesin delil bulunmadığı, dosyadaki mevcut delillerin birden fazla yoruma açık olduğu veya çelişkili beyanların bulunduğu durumlarda mahkeme, sanık aleyhine değil lehine karar vermek zorundadır. İddia makamının ispat yükü altında olduğu unutulmamalı ve sanığın suçsuzluğunu ispatlaması beklenmemelidir. Aksine, savcılık makamının suçu tüm unsurlarıyla kesin olarak ortaya koyması gerekir.
Zamanaşımı ve Muhakeme Şartları
Dolandırıcılık suçunun temel şekli için zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Dava zamanaşımına uğramışsa mahkeme, esasa girmeksizin davanın düşmesine karar verir. Ancak bu teknik anlamda beraat olmamakla birlikte, sanığın cezalandırılmaması sonucunu doğurur.
Ayrıca, muhakeme şartlarının eksikliği de kovuşturmanın yapılamamasına neden olur. Örneğin, dolandırıcılık suçunun şikayete tabi hallerde şikayet süresinin geçmiş olması veya şikayetten vazgeçilmesi durumunda, kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilir. Bu durumlar da sanığın cezalandırılmamasını sağlar.
Sonuç
Dolandırıcılık suçundan beraat kararı alınabilmesi için suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan bir veya birkaçının eksik olduğunun tespit edilmesi gerekir. Hileli davranışın bulunmaması, kastın ispatlanamaması, olayın hukuki nitelikte olması, mağdurun yanılmaması, zarar oluşmaması veya nedensellik bağının kurulamaması en yaygın beraat gerekçeleridir.
Uygulamada, özellikle ticari ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, olayın ceza hukuku mu yoksa medeni hukuk kapsamında mı değerlendirileceği kritik önem taşımaktadır. Mahkemelerin ve Yargıtay'ın yerleşik içtihatları doğrultusunda, salt borç ödememek veya sözleşmeye aykırı davranmak dolandırıcılık suçunu oluşturmaz.
Bu tür durumlarda sanıkların hukuki yardım alarak haklarını etkin şekilde savunmaları, beraatlerine ilişkin gerekçeleri detaylı olarak ortaya koymaları önem taşımaktadır.
Akdemir Hukuk Bürosu
Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. Ceza Hukuku alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.
Avukat Muhammet Akdemir Kimdir?
- Akdemir Hukuk Bürosu kurucumuz Muhammet Akdemir Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
- 2011 yılında Patent Vekili Ruhsatnamesi almıştır.
- 2013 yılında Avukatlık Ruhsatnamesini almıştır.
- Aynı yıl Iğdır Ticaret İl Müdürlüğünde Tüketici hakem heyetinde raportör olarak göreve başlamıştır.
- 2014 Yılında Ticaret Bakanlığı merkez kadrosunda Avukat olarak atanmıştır.
- 2 yıllık Kurum Avukatlığı görevinden sonra 2016 yılında Hakim Stajyer olarak İstanbul Anadolu Adliyesinde görev yapmıştır.
- 2017 yılından beri serbest Avukatlık yapmaktadır.
