Cinsel Suçlarda Müşteki Beyanı Nasıl Değerlendirilir?
Cinsel Suçlarda Müşteki Beyanının Değerlendirilmesi
Cinsel suçlar, Türk ceza adaleti sistemi içerisinde hem delillendirilmesi hem de yargılanması açısından en karmaşık suç türlerinden birini oluşturmaktadır. Bu suçların en temel özelliği, büyük çoğunluğunun iki kişi arasında, hiç kimsenin olmadığı bir ortamda gerçekleşmesi ve dolayısıyla teknik delil elde edilmesinin son derece zor olmasıdır. Bu bağlamda müşteki (mağdur) beyanı, cinsel suçların aydınlatılmasında kritik bir rol oynamaktadır.
Yargıtay uygulaması ve mahkeme kararları incelendiğinde, müşteki beyanının değerlendirilmesi konusunda hem teorik hem de pratik anlamda önemli sorunlar yaşandığı görülmektedir. Bu çalışmada, müşteki beyanının cinsel suçlardaki konumu, değerlendirme kriterleri ve uygulamada karşılaşılan sorunlar ele alınacaktır.
1. CİNSEL SUÇLARIN DELİLLENDİRİLMESİNDE KARŞILAŞILAN TEMEL ZORLUKLAR
Teknik Delil Eksikliği
Cinsel suçların en belirgin özelliği, suçun işleniş biçiminden kaynaklanan delil eksikliğidir.
Suçların çoğunluğu iki kişi arasında ve hiç kimsenin olmadığı bir ortamda gerçekleştiğinden, tanık beyanı elde etmek neredeyse imkansızdır. Kamera kayıtları, ses kayıtları gibi teknik deliller de genellikle mevcut değildir. Bu durumda, dosyada değerlendirilebilecek temel deliller şunlardan ibarettir:
- Müşteki (mağdur) beyanı
- Sanık beyanı
- Adli tıp raporları
- Olay yeri inceleme tutanakları (nadiren)
- Tanık beyanları (çok sınırlı hallerde)
Delil Kayıplarının Önlenememesi
Uygulamada sıkça karşılaşılan bir diğer sorun, mağdurun olay sonrası psikolojik tepkisi nedeniyle delillerin yok olmasıdır. Mağdur, cinsel saldırı veya istismar eyleminden kurtulur kurtulmaz, üzerindeki "pislikleri" bir an önce atmak için banyo yapmakta veya giysi değiştirmektedir. Bu durum, vücut sıvısı, tükürük gibi kritik biyolojik delillerin kaybedilmesine neden olmaktadır.
Benzer şekilde, çocuk mağdurlarda aileler de ilk refleks olarak çocuğu yıkamakta, bu da delillerin kaybolmasına yol açmaktadır. Avukatların, bu tür olaylara muttali olur olmaz hemen müdahale ederek delil kaybını engellemeleri büyük önem taşımaktadır.
2. MÜŞTEKİ BEYANININ HUKUKI KONUMU
Yargıtay uygulaması, müşteki beyanının cinsel suçlarda çok önemli bir delil olduğunu kabul etmekle birlikte, tek başına hüküm kurmaya yeterli olmadığını vurgulamaktadır. Ancak bu genel kural, mutlak bir uygulama değildir. Somut olay bazında, belirli kriterlerin varlığı halinde müşteki beyanına itibar edilebilmektedir.
Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı şu şekilde özetlenebilir: "Mağdurun beyanı tek başına delil değildir ama bu suçlarda önemli delildir. Çünkü çoğunlukla başka delilimiz yok, onu değerlendirmemiz gerekiyor."
3. MÜŞTEKİ BEYANININ DEĞERLENDİRİLMESİNDE YARGITAY KRİTERLERİ
Yargıtay uygulaması ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, müşteki beyanının değerlendirilmesinde dört temel kriter ortaya koymuştur:
Beyanların Israrlılığı
Mağdurun beyanlarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarının tümünde tutarlı ve ısrarlı olması, beyana itibar edilmesinde önemli bir kriterdir. Israr, mağdurun ifadelerini değiştirmemesi, olayı aynı şekilde anlatmaya devam etmesi anlamına gelmektedir.
Ancak burada önemli bir ayrıma dikkat edilmelidir: Özellikle çocuk mağdurlarda, her aşamada olayın aynı cümlelerle anlatılması beklenemez. Genel anlamda bir değişiklik yoksa, ufak tefek eklemeler veya çıkarmalar olması doğaldır. Bir çocuğun iki kelimeyi farklı söylemesi, bir cümleyi farklı kurması veya günün saatini farklı belirtmesi, beyanın çelişkili olduğu anlamına gelmez.
Beyanların Samimiyeti
Mağdurun beyanlarının samimi olup olmadığı, ifade biçimi, davranışlar ve olayı anlatış tarzı üzerinden değerlendirilmektedir. Bu kriter, daha çok soyut bir değerlendirme gerektirmekte olup, hakimin duruşmadaki gözlemleri önem kazanmaktadır.
Yargıtay, bu nedenle mahkemelerin sadece yazılı ifadelere değil, duruşmadaki izlenimlerine de kararlarında yer vermelerini istemektedir. Ancak uygulamada duruşma tutanaklarının bu tür gözlemleri içermemesi önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Beyanların Aşamalarda Değişip Değişmediği
Mağdurun ifadelerinin soruşturma aşamasından kovuşturma aşamasına, hatta Yargıtay incelemesine kadar geçen süreçte önemli ölçüde değişip değişmediği kontrol edilmektedir.
Özellikle aile içi cinsel istismar suçlarında, fail ile mağdurun aynı aileye mensup olması nedeniyle, sonradan vazgeçme hali sıkça görülmektedir. Bu durumlarda mağdurun beyanlarına itibar edilip edilmemesi meselesi daha da kritik hale gelmektedir. İlk beyanların detaylı ve tutarlı olması, sonradan vazgeçme halinde dahi önem taşımaktadır.
Olayın Ortaya Çıkış Şekline Uygunluk
Bu kriter, mağdurun beyanlarının olayın keşif şekli ve diğer objektif verilerle uyumlu olup olmadığının değerlendirilmesini içermektedir.
Beyana İtibar Edilebilecek Duruma Örnek:
Mağdur, saldırı sonrası kurtulur kurtulmaz polisi aramış, polis olay yerine gelmiş, evin içinde dağınıklık tespit edilmiş, sanık orada yakalanmış. Bu durumda mağdurun beyanları olay yeri bulguları ile doğrulanmaktadır ve beyana daha fazla itibar edilebilir.
Beyana İtibarı Zayıflatan Duruma Örnek:
Olayın üzerinden 4-5 yıl geçmiş, ancak bu süre içinde hiçbir şikayette bulunulmamış. Bu durum, beyanın güvenilirliğine ilişkin şüphe yaratabilir. Ancak yine de somut olaya göre değerlendirme yapılmalıdır; bazı durumlarda (örneğin aile baskısı, ekonomik bağımlılık vb.) geç şikayet anlaşılabilir olabilir.
4. SORUŞTURMA AŞAMASININ KRİTİK ÖNEMİ
Soruşturma Aşamasının Belirleyici Önemi
Cinsel suçlarda soruşturma aşaması, yargılamanın temelini oluşturan kritik bir safhayı temsil etmektedir. Soruşturma aşamasında gerekli titizlik gösterilmediği takdirde, kovuşturma ve temyiz aşamalarında alınacak ek tedbirler yetersiz kalacaktır. Nitekim soruşturma safhasında alınan ifadeler ve tespit edilen deliller yüzeysel, eksik veya usule aykırı ise, sonraki yargılama aşamalarında bu eksikliklerin giderilmesi ve delil zincirinin tamamlanması hukuki ve fiili açıdan son derece güç olacaktır. Bu nedenle, soruşturma aşamasında gerekli özenin gösterilmesi ve tüm delillerin usulüne uygun şekilde toplanması, ceza muhakemesinin sağlıklı işlemesi bakımından elzemdir.
İfadelerin Ayrıntılı Alınması Zorunluluğu
Soruşturma aşamasındaki ifadeler, olay sıcağı sıcağına alındığı için daha ayrıntılı olma potansiyeline sahiptir. Cumhuriyet savcılarının, kolluk görevlilerinin ve özellikle avukatların bu aşamada aktif rol almaları gerekmektedir.
İfadelerde bulunması gereken ayrıntılar:
- Olayın tarihi, saati ve yeri (mümkün olduğunca kesin)
- Failin kimliği ve mağdurla ilişkisi
- Olayın gelişim süreci (başlangıç, gelişme, sonuç)
- Failin kullandığı ifadeler
- Mağdurun direnci ve failin bu direnci kırma yöntemi
- Bedensel temas detayları (mahremiyete saygılı şekilde)
- Olay öncesi ve sonrası durumlar
- Mağdurun psikolojik durumu
- Delillerin varlığı (giysi, vücut sıvısı vb.)
Yıllar Sonra İfade Alma Sorunu
Uygulamada sıkça karşılaşılan bir sorun, yetersiz soruşturma nedeniyle yıllar sonra mağdurun yeniden dinlenmesi gerekmesidir. Olayın üzerinden 3-4 yıl geçtikten sonra mağdurun olayı aynı detaylarla hatırlaması mümkün değildir.
Özellikle çocuk mağdurlarda bu durum daha da problemlidir. Aileler, çocuğun yaşadığı travmayı unutturma çabasındayken, yıllar sonra yeniden ifade alma talebinin gelmesi hem aileyi hem de çocuğu zor durumda bırakmaktadır. Aileler haklı olarak şikayette bulunmakta: "Biz çocuğumuza bunu unutturmaya çalışıyoruz, siz hala ısrarla ifadeni alıyorsunuz."
Bu noktada hem mahkeme, hem Yargıtay, hem de aile haklıdır. Çözüm, soruşturma aşamasında yeterli ve ayrıntılı ifade alınmış olmasıdır.
Çocuk İzleme Merkezlerinin Rolü
CMK m. 236 uyarınca, çocuk mağdurlar özel olarak korunmaktadır. Çocuk İzleme Merkezi (ÇİM) düzenlemesi, çocuğun bir kez dinlenme ilkesi gereği büyük önem taşımaktadır.
ÇİM'de alınan ifadelerde dikkat edilmesi gerekenler:
- İfadelerin teknik aletle kaydedilmesi
- Kayıtların yazıya dökülmesi (sadece özet değil, tam metin)
- Uzman eşliğinde ifade alınması
- Çocuğun psikolojik durumunun raporlanması
Uygulamada bir sorun, Cumhuriyet savcılarının ÇİM'de alınan ifadeleri "özetleyerek" zapta geçirmeleridir. Tek delil mağdurun ifadesi ise, özet yeterli olmayacaktır. İfadenin noktasına, virgülüne kadar yazıya dökülmesi ve dosyaya konulması gerekmektedir.
5. AVUKATLARIN SORUMLULUK VE GÖREVLERİ
Soruşturma Aşamasında Aktif Rol
Avukatlar, soruşturma aşamasında:
- Müvekkil mağdur adına şikayette bulunurken ayrıntılı dilekçe hazırlamalı
- İfade sırasında hazır bulunarak eksik noktaların tamamlanmasını sağlamalı
- Gerekli soruların sorulmasını talep etmeli
- Delil kayıplarını önlemek için hemen müdahale etmeli (örn. mağdurun banyo yapmasını engellemek)
- Adli tıp muayenesinin tam ve eksiksiz yapılmasını sağlamalı
Kovuşturma Aşamasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Avukatlar, kovuşturma aşamasında:
- Dosyadaki adli raporların yeterliliğini kontrol etmeli
- Eksik veya hatalı raporların yenilenmesini talep etmeli
- Müşteki beyanının duruşmada detaylı alınmasını sağlamalı
- Sosyal inceleme raporunda müştekiye sorular sorulmasını talep etmeli
- Duruşma tutanaklarının müştekinin davranışlarına ilişkin gözlemleri içermesini sağlamalı
Teknik Konulara Dikkat
Baro görevlendirme yazısı: Baro tarafından görevlendirilen avukatlar, görevlendirme yazısının dosyaya girdiğinden emin olmalıdır.
Vekaletname: Özel olarak vekil alınan durumlarda, vekaletname mutlaka UYAP'a taranmalıdır. Aksi halde dosyanın iadesi söz konusu olabilir ve özellikle tutuklu dosyalarda bu durum ciddi sorunlara yol açabilir.
6. ADLİ TIP RAPORLARININ ÖNEMİ VE YETERSİZLİĞİ
Mevcut Durum ve Sorunlar
Adli tıp raporları, müşteki beyanını destekleyecek en önemli delillerden biridir. Ancak uygulamada raporların eksik ve yetersiz olduğu sıkça görülmektedir.
Raporlardaki temel eksiklikler:
- Cinsel suç muayenesi yapıldığının farkında olmayan hekimler tarafından düzenlenmesi
- Genel muayene bulgularının sayfalarca yazılması, ancak cinsel organlara ilişkin bulguların yazılmaması
- Anal, periyanal ve vajinal bölge muayenelerinin yapılmaması veya yetersiz kalması
- Cebir ve şiddet iddialarına ilişkin bulguların değerlendirilmemesi
Raporlarda Bulunması Gereken Hususlar
Zorla cinsel saldırı/istismar iddialarında:
- Anal, periyanal ve vajinal bölge detaylı muayene bulguları
- Sıyrık, ekimoz, yırtık gibi travma bulguları
- Himenin durumu (çocuk mağdurlarda)
- Vücudun diğer bölgelerindeki yaralanmalar
- Direncin kırılmasına yönelik cebir bulgularının olup olmadığı
Olumlu veya olumsuz bulgu tespiti: Raporlarda, "Fiili livatayı veya cinsel saldırıyı gösterecek herhangi bir iz yoktur" gibi net ifadelerin yer alması da önemlidir. Bu tür olumsuz bulgular bile değerlidir, çünkü mağdur beyanının değerlendirilmesine katkı sağlar.
Uzman Hekim Zorunluluğu
Cinsel suçlarda adli tıp raporunun uzman hekim tarafından düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle kadın doğum uzmanı tarafından düzenlenen raporlar çok daha faydalı olmaktadır.
Kolundaki bir yarayı, kafasındaki bir yarayı her doktor yazabilir. Ancak cinsel saldırı veya istismar olup olmadığı konusundaki raporun kadın doğum uzmanı tarafından verilmesi gereklidir.
7. YAŞ RAPORLARI VE RADYOLOJİ UZMANI SORUNU
Yargıtay'ın Tutumu
Yargıtay, yıllardır kararlarında şu hususu vurgulamaktadır: "Mağdurun yaşıyla ilgili rapor alıyorsanız, heyet içerisinde mutlaka radyoloji uzmanı bulunsun."
Ancak bu kararlı tutuma rağmen, hala 2020'li yıllarda bile radyoloji uzmanının olmadığı yaş raporlarına rastlanmaktadır. Bu durum, dosyaların Yargıtay'dan bozularak geri gönderilmesine ve yargılamanın uzamasına neden olmaktadır.
İstisnai Durum
Bazı durumlarda, heyet içerisinde radyoloji uzmanı olmasa bile, raporun ekinde radyoloji uzmanının görüşü varsa ve rapor bu görüşe atıfta bulunuyorsa, Yargıtay bunu kabul edebilmektedir. Ancak bu istisna, genel kuralı ortadan kaldırmamaktadır.
Avukatların Görevi
Avukatlar, dosyaya giren yaş raporlarını mutlaka kontrol etmeli ve radyoloji uzmanının bulunmadığı durumlarda raporun yenilenmesini talep etmelidir. Bu sayede, dosya Yargıtay'a gittikten sonra bu nedenle bozulmasının önüne geçilmiş olacaktır.
8. MÜŞTEKİ BEYANINA İTİBAR EDİLMESİ MESELESİNİN KÖTÜYE KULLANIM RİSKİ
Gerçek Risk ve Koruma Mekanizmaları
Müşteki beyanına itibar edilmesi meselesinin kötüye kullanılmaya müsait bir durum olduğu eleştirisi sıkça dile getirilmektedir. Bu endişe haklıdır, ancak sistem buna karşı koruma mekanizmaları geliştirmiştir.
Sadece Beyan Yeterli Değildir
Yargıtay uygulaması, sadece müşteki beyanına dayanarak mahkumiyet kararı verilmesine karşı temkinlidir. Mutlaka yan deliller veya beyanı destekleyen objektif kriterler aranmaktadır:
- Olayın ortaya çıkış şekli
- Mağdurun beyanlarının tutarlılığı
- Aşamalarda değişiklik olup olmadığı
- Varsa diğer tanık beyanları
- Adli tıp raporları
- Olay yeri inceleme bulguları
Somut Olay Değerlendirmesi
Her dosya kendi özellikleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. "Mağdur ne diyorsa doğrudur, sanık ne diyorsa yanlıştır" şeklinde genel bir kural yoktur. Ancak tersine, "mağdura hiçbir zaman itibar edilmez" de söylenemez.
Somut olayda, kriterlerin varlığı halinde müşteki beyanına itibar edilebilir. Kriterlerin yokluğu halinde ise beraat kararı verilir.
9. ÖZEL DURUMLAR
Aile İçi Cinsel İstismar ve Sonradan Vazgeçme
Fail ile mağdurun aynı aileye mensup olduğu olaylarda, sonradan vazgeçme hali sıkça görülmektedir. Bu durumda:
- İlk beyanın ayrıntılı ve tutarlı olması büyük önem kazanır
- Olay ortaya çıkış şeklinin objektif verilerle uyumu kontrol edilir
- Ailevi baskı veya ekonomik bağımlılık gibi faktörler değerlendirilir
- Vazgeçme anının ve şeklinin incelenmesi gerekir
Sevgili İken Rızayla İlişki, Ayrıldıktan Sonra Şikayet
15-18 yaş arası sevgililerin rızayla cinsel ilişkiye girmeleri, ancak ilişki bittikten sonra şikayette bulunulması durumu uygulamada tartışmalıdır.
Kanun, bu durumu suç olarak düzenlemiştir (TCK m. 104 - Reşit olmayanla cinsel ilişki). Bu durum, hukukçular arasında etik tartışmalara neden olsa da, kanun böyle düzenlediği sürece, mahkemeler bu şikayetleri değerlendirmek zorundadır.
10. MUAYENEYE KABUL ETMEMENİN SONUÇLARI
Mağdur Hakları ile Delil Elde Etme Arasındaki Denge
Mağdur, muayeneyi kabul etmediğinde ne yapılacağı hukuki ve etik açıdan tartışmalı bir konudur:
- Bir tarafta suçun ortaya çıkarılması menfaati var
- Diğer tarafta mağdurun hasta hakları var
- Uluslararası sözleşmeler ve Hasta Hakları Yönetmeliği'ne uygunluk sorunu var
Aydınlatılmış Onam
Uygulamada, Cumhuriyet savcıları mağduru çağırarak durumu anlatmakta ve aydınlatılmış onam almaktadır:
"Bu muayene yapılmazsa delil elde edilemeyecek, fail ceza almayabilecek. Sizin beyanınız dışında elimizde delil kalmayacak."
Bu bilgilendirme sonrası, mağdurun muayeneyi kabul edip etmemesi kendi inisiyatifine bırakılır.
11. SES VE GÖRÜNTÜ KAYITLARININ YARGI DELİLİ OLMA DURUMU
Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin Yaklaşımı
Son yıllarda Yargıtay, ses ve görüntü kayıtlarının yasa dışı delil olup olmadığı meselesine de girmektedir. Teknolojinin gelişmesi ve her telefonun artık bir kayıt cihazı olması nedeniyle, bu konu daha fazla kararlara yansımaktadır.
Yasal Delil Olarak Kabulü
Yargıtay 12. Ceza Dairesi'ne göre:
Yasal delil olarak kabul edilebilecek durumlar:
- Kişinin başka kanıt elde etme olanağının bulunmadığı haller
- Yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani durumlarda gelişen zamanlar
- Kendisine karşı işlenmekte olan cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira, şantaj gibi suçlar
Bu durumlarda, "başka çare yok" ilkesi gereği, kayıtlar yasal delil olarak değerlendirilebilir.
Yasa dışı delil olarak değerlendirilebilecek durumlar:
- Önceden planlanmış kayıt düzenekleri (eve önceden kamera kurulması)
- Bir tuzak oluşturulması
- Cinsel saldırı olasılığı düşünülerek hazırlıklı olunması
İki Tarafı da Düşünme Zorunluluğu
Yargıtay, sanığın da bir tuzağa düşürülme durumunu gözetmektedir. Dolayısıyla:
- Ani gelişen durumlarda alınan kayıtlar → Yasal
- Önceden plan yapılarak alınan kayıtlar → Tartışmalı/Yasa dışı
Sonuç:
Cinsel suçlarda müşteki beyanı, delil eksikliği nedeniyle kritik önem taşır ancak tek başına yeterli değildir.
Yargıtay, ısrarlılık, samimiyet, tutarlılık ve olayın ortaya çıkış şekliyle uyum gibi dört temel kritere göre değerlendirme yapar.
Soruşturma aşamasında ayrıntılı ifade alınması, adli tıp raporlarının uzman hekim tarafından düzenlenmesi ve delil kayıplarının önlenmesi esastır.
Her dosya, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmeli; ne mutlak itibar ne de mutlak reddetme yaklaşımı benimsenmelidir.
Akdemir Hukuk Bürosu
Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. Cinsel Suçlar alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.
Avukat Muhammet Akdemir Kimdir?
- Akdemir Hukuk Bürosu kurucumuz Muhammet Akdemir Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
- 2011 yılında Patent Vekili Ruhsatnamesi almıştır.
- 2013 yılında Avukatlık Ruhsatnamesini almıştır.
- Aynı yıl Iğdır Ticaret İl Müdürlüğünde Tüketici hakem heyetinde raportör olarak göreve başlamıştır.
- 2014 Yılında Ticaret Bakanlığı merkez kadrosunda Avukat olarak atanmıştır.
- 2 yıllık Kurum Avukatlığı görevinden sonra 2016 yılında Hakim Stajyer olarak İstanbul Anadolu Adliyesinde görev yapmıştır.
- 2017 yılından beri serbest Avukatlık yapmaktadır.
